Çarşamba, Ağustos 02, 2023

Ian McEwan-Dersler

Dersler Ian McEwan'ın tarihi, politik ve toplumsal olayların insan hayatından ayrı görülemeyeceğini, her kuşağın gerçekliklerinin bireyin yaşamını şekillendirmesinin kaçınılmazlığını vurguladığı, çok katmanlı, bol psikolojik çıkarımlarıyla ve ahlaki çelişkileriyle düşündüren müthiş bir roman. Belki de yazarın en iyilerinden. 

Roland'ın ergenliğinde yaşadığı istismar, sonrasındaki kaçışı, "potansiyelini" bir türlü gösterememesi ya da yaşamındaki belli başlı keskin dönemeçlerle kendiyle barışamaması, eşi Alissa'nın bir yazar olmak için kendisini ve oğlunu terk edişinin sorgulattıkları, Alissa'nın annesi Jane'in hikayesinden başlı başına bir roman çıkabilecek olması, daha sonra orta yaşlılığındaki yüzleşmeleri hep yaşadığı dönemdeki siyasi gerçekler çerçevesinde yaşanıyor. Küba krizinden, Soğuk Savaş'a, Thatcher döneminden Berlin Duvarı'nın yıkılışına, Bosna Savaşından 11 Eylül'e, Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonraki beklentilerin aksine göçmenlere karşı hoşgörüsüzlüğün nasıl tavan yaptığından pandemiye, iklim krizinden cancel culture'a, özellikle İngiltere ekseninde birçok gelişmeye değiniyor ve muhafazakarlara ve faşistlere olduğu kadar kendine muhalif diyen liberal, sosyalist çevrelerin ikiyüzlülüğüne karşı da lafı esirgemiyor. 20. yüzyılın büyük bir kısmıyla 21. yüzyıl başının haritasını çıkarıyor adeta. 

Tüm bu olayları aslında sıradan bir adamın hayatıyla okuyoruz. Roland'ın yaşamındaki birkaç dönemeç dışında çalkantılı bir hayatının olduğu söylenemez. Roland ve Alissa'nın savaş kuşağı ebeveynleriyle savaş sonrası barış dönemi çocukları olarak kendi var oluşsal sorunlarına değiniliyor. Müthiş yeteneğine ve doludizgin gençlik hayatına rağmen sonunda anne ve eş rolüne sıkışıp kalan Alissa'nın annesi Jane (Bir Parmak Bal romanının ana karakterini hatırlatıyor ister istemez), kendi küskünlüklerini çocuğundan çıkaran ve çok yönlülüğüne ket vurulmuş bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. Alissa ise annesinin yaşadıklarının ve yaşattıklarının bilincinde, yazar olmak için Roland'ı ve oğulları Lawrence'ı terk ediyor. Kadınların bu denli keskin seçimler yapmaları gerekir mi, buna neden mecbur bırakılıyorlar, biri olmadan ikisi de olamaz mı gibi sorular da sormamıza sebep oluyor Alissa'nın hikayesi. Romanın büyük bir kısmı Alissa'nın gidişinin ardından Roland'ın ruh haliyle geçse de, kadınların yaptığı seçimlerin çevresindekiler açısından vicdani bir soruna dönüşme -dönüştürülmesinin üzücü olduğunu da hatırlatıyor.

Roland'ın yaşamını gölgeleyen en önemli olay ise piyano öğretmeni Miriam'ın istismarı. Bu kez manipülasyonu yapanın bir kadın olması, aralarındaki yaş farkının fazla olmaması ya da 50'lerle 60'larda cinsel istismara bakış açısıyla günümüzde yaşanan benzer istismarlara bakış açısının farklı olması durumun ağırlığını azaltmıyor. Miriam'la yaşadıklarının Roland'ın yaşamının tam olarak kilit olayı gibi sunulmaması ama hep arka plandaki geçmeyen bir gölge olarak romanda zaman zaman  bize hatırlatılması konunun ne kadar bıçak sırtı olduğunu bir kez daha gösteriyor. En çok da, Alissa'nın seçimine karşı olan öfkesinde yansıyor Miriam'la çözemedikleri. Kendi hayallerinin yansımasını Alissa'nın gerçekleştirdiğini görmesi de bir başka sınav oluyor. 

Ian McEwan tam bir kurmaca dahisi olduğunu karakter çalışmasında, siyasi alt metinlerin bir alt metinden fazlası olarak romanının birer parçası ve apayrı karakterler gibi karşımıza çıkmasında olduğu kadar, romanın kurgusal açıdan hiç aksamamasında da gösteriyor. Üzerinde düşünülecek, konuşulacak, irdelenecek çok yönü olan bir roman Dersler. Roland'ın aslında herkes gibi olması, yaşamdan beklentileriyle ölüme karşı duruşunda kendimizden bir şeyler bulabilmemiz de evrensel kılıyor hikayesini. Bu denli çok katmanlı bir romanı akıcı bir çeviriyle okuyabildiğimiz için de şanslıyız. 

3 yorum:

selen dedi ki...

Serablog'da yeni bir yazı okumak ne büyük keyif!

Sera dedi ki...

@selen: Teşekkür ederim Selen :) Bu kitabın sadece Goodreads'te ya da Instagram'da kalmasını istedim ve direkt buraya yazdım :)

buraneros dedi ki...

Mc Ewan rüzgarı esiyor, bugün ikinci karşılaşmam ki senin yazın ve refaransların kışkırtıcı lakin yazara hayran ama zaman geçtikçe de yettin artık diyen ben, elbette yazarlık düzeyini inkar etmeden, şimdi sanki yeni bir yükselişle karşı karşıya olduğumu hissediyorum.:) Eskiden olsa, özellikle senin yazından sonra, atlardım kitabın üzerine... elimdeki bazı kitapların ardından belki durumundayım an itibari ile:)

Sen de fazla özletme kendini,

Sevgiler...