Hernan Diaz'ın kitabının arka kapağını okuyunca Muhteşem Gatsbyvari klasik bir Amerikan romanıyla karşılaşacağını sanabilir insan ama kazın ayağı öyle değil. Hatta o tür anlatıları tersyüz ediyor diyebiliriz. Bir roman içerisinde 4 farklı anlatı var ve bu 4 bakış açısıyla gerçeklerin peşine düşüyoruz, gizemi çözüyoruz, bir yandan da toplumsal analizler üzerine düşünüyoruz. Ben zaten roman içinde romanlar, güvenilmez anlatıcılar, gerçekle kurmacanın iç içeliği ve birbirlerini sorgulatması, farklı karakterlerin bakış açıları, 1920'ler civarındaki dönemin sosyal atmosferini görünce iyi bir romandan beklediklerimi bulacağımı anladım.
İlk bölüm tanrısal anlatıcıyla ilerlerken ikinci bölümde zengin ve ünlü bir adamın klişe otobiyografisi tadını alıyoruz. İlk bölümdeki yer yer egzantrik, yer yer can sıkıcı noktalara varan olayların ikinci bölümde "süslenerek" bambaşka anlatılması okuru afallatabilir. Çok yönlü Helen'ın ikinci bölümde Mildred olarak daha pasif ve burjuvaziye daha sıkı tutunmuş bir portrede sunulması kafa karıştırıyor mesela. İlk bölümdeki bazı gelişmeler fazla ani değil mi zaten. Spoiler vermemek adına bu kısmı kısa keseyim. Üçüncü bölümde Ida'nın anılarında elimizdekinin Büyük Buhran, ekonomik kriz ve kapitalizmin özünü içeren sosyolojik arka planıyla birlikte anlatıcıları daha da sorgulamamıza mahal veren bazı gerçekleri öğreniyoruz. Ida babasının gölgesinden çıkmaya ve yazar olmaya çalışan genç bir kadın olarak kendi bastırılmışlığının yansımasını Bevel çiftinin ilişkisinde buluyor. Romanın zirve noktası Ida'nın hikayesiydi benim için. Son bölümde ise günce diliyle Mildred'in bakış açısından bir başka edebiyat klasiğine selam gönderdiğini görebiliyoruz yazarın. (Hangisi veya hangileri olduğunu söylersem yine spoiler olabilir.) Ida Patenza'nın öyküsünde zirveye çıkan gerçeklerin ortaya seriliş yolculuğunun Mildred'ın güncesinde hem doğrulandığına hem de düğümün çözüldüğüne tanık oluyoruz.
Yalnızca belli bir kesimin ilgisini çekebilecek borsa, Wall Street, iktisat vs. konuları sürprizli bir kurgunun içine yedirilmiş. Bunu yaparken de okuru duygudan yoksun bırakmıyor Hernan Diaz. Yazarın tavrı zekice ve yaratıcı. Kapitalizmin patriyarka hegemonyasından ayrı tutulamayacağını, bireycilikle yabancılaşmanın kişileri götürdüğü noktaları vurgulayan şaşırtıcı bir anlatı. Pulitzer'le anılması günümüzün Gatsby'si olarak görmemizi de sağlayabilir romanı. Amerikan rüyasını yerle bir eden her türlü anlatıya açığız. Güven bunu kurmacanın kalıplarını sınayarak yaptığı için daha da lezzetli bir sonuç çıkmış ortaya. Artık kadın karakterlere hakkını teslim etmeyen anlatılara yüz vermememiz gerektiğini vurgulaması da ballı kaymak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder